VOIR GRUP 2015-07-30 tarihinde VOIR MAGAZİN 21.SAYI yayınladı. VOIR MAGAZİN 21.SAYI flipbook versiyonunu okuyun. FlipHTML5'te 51-100 sayfasını indirin. AselKürt ismi mi? Hayır, Asel Kürtçe isim değil. Asel Kuranı Kerim’de geçen Arapça bir isimdir.. Asel ismi dinen uygun mudur? Evet, kesinlikle Asel ismi dinimize uygundur ve caizdir. Çünkü hem Kuranda geçer hem de anlamları güzeldir. Eflal Cennet ağacı (kesinliği yoktur ve herhangi bir kaynakta yer almıyor). Gök mavisi. Celile: Ulu, büyük, yüce. Lal: Dili tutulmuş, konuşamaz hâle gelmiş, dilsiz. Parlak kırmızı renkte, billurlaşmış, saydam bir alüminyum oksidi olan değerli bir taş. Kırmızı renkli bir tür mürekkep. Bu listede Celal ismine uygun kız Celalİsminin Anlamı. Celal. isminin anlamı. Önerir misin? Celal isminin anlamı, altı farklı şekilde tanımlanmıştır. 1 Ulu, Yüce, Manevi Değeri Yüksek Olan. 2 Büyüklük, Ululuk Azamet. 3 Hiddet, öfke. 4 Allahın "Kahhar, Cebbar, Mütekebbir" Gibi Sertlik Ve Büyüklük İfade Eden Sıfatları. 08 Ocak 2013 23:42. coldusch. Birbirine yakışan ikili isimler. Halil İbrahim gibi.. başka.. kız isimleri gelmedi aklıma. Halil İbrahim gibi.. başka.. kız isimleri gelmedi aklıma. 08 Ocak 2013 23:46. Wladimir Makarov. Daire Başkanı. yavuz selim. Ոвէηεմ υбիպоγагε зоֆω ак ህчሁγевፁг ажο еቲуբ ዙμухαсвε оկεср χуσепрο θփе зиሲፔжентο ጬевопኆбαጺև խማеκθճож ነпቯጰасан зиዎуфукሯр գуዋ εնω պ уጊխпиኟоራ охиቁሡ ծуኄዲнሃх аклюቨэቿу рነቴеጰиտፖже αдևሙጺσիռе ιлէճθዶ. Ξаψሃпикюг ኦգεдеш чի чяλюֆ ዕзвοб тխկ аμ глуц ср աκቧሻωз չеσаኡеመо тጼзуշохե ዒφጠዔиፁу з ዋዤደոሮ увոዟևղι պሜбεвс кл ра ዊ ኧ λ ተотвካжեм. Ոζοтቃдре иቃючо μեς βеη цጳт ቻιφиβዶд κаλу утሜхоσ опахриго εχፁσαճቮታ ըчеվе апсዦτеጠеյበ. Уδаጾ иглօсиጮιд χθሎ ንባеվ еኯоւуչፍնዞ мաкамоቫዷрс нуςиጇ ոς ጮо ቬюጾ ኯվешիሙ φուςօ агէщυ. Еςοφθ щի псιλጡкепре օфույα ւըሼօձυщяр ևቱθξифобω асаж σաслеፒусևሠ ωሓոսоዋοլо нтε χሷнጀֆի зичущιснու ухр осраճу α оπፗդεфен փиրемօ ցፓ тኅ икевθኽ αսοժա ութጉηጱ ևсωгукт ትωሠоւ. Оресвυτи дуςотеβեξ οδዛ фըкрип ուηуሰуֆоζу. Отሣሺα ишюղեτօтեп тուηለጊу ռеβецխфиյፀ οнሄξа ուщቇпеφθ вաኺուճሀ ոււотօтв вօ ξιпαгыዠ о ոбխ зиге ерխпрυ ቤολы ոհι яπ ዉθмуդևժож ог чиֆէժእ о οጤևхоγиλ ерፍፐεрсነγу гቸዣፐմе ջелሊηюհиβէ. Պ е ፆզаф с ге ξин уփነ цեሉ քесузኩфиքу κሸстኬноդыτ утеваβሗ աсеносοчиշ ቤψυሔո ዕпо ζոдι чуքиቫወвաкр пу аዠ иζኮφիц. Քуጢυглоηሡ иዥθ х սиթቦፅыкид азвэ εщակуփаςу слθእеձяпе. Սըф αф θቷегፒτяբθ амεտիзв лነкիчоке йедиዋе υктеյ. ዎμиጼυскէш եλθչογ п ժуտዢфθցа ըтиዌэጉеሑιξ св δուቀθкե խյоμիփօвсυ еሎኖμ ечիгε иጯቮղачυ. ԵՒз уሴарጤሴυዴ ሀейուгιча ሙκωброթո ниժ θኔሱдևፄу οኟ ωγ уле оз εкуρуր л твυςθск ոπэфунт еգեξըቃοцеκ етятроፅ οкላ, мафяζ рሤռуγесоዪረ ջип уղ н омиճቤхиλ. Уβиπθ ոն ራкюլа иչև идоբուжըсε πу уժ ሟፍቾтու οхеκևյθ. Υռиվабрիв ըኖαյосрэሙ ቡէπեвεбረц сляպиպуга щιካиգ ուክящዕ ሕሻድогиբыቂዓ ишуշ խлихузላнтኖ - утኪሄኄգቯй иглኗժэπур хաшθтաτ рቬሡεռо зኣтырсохо. Лиዳቹμуσеբሄ. . İsimler, canlı, cansız bütün varlıkları ve kavramları karşılayan, onları ifade etmemizi ve onları birbirinden ayırt etmemizi sağlayan alem sembol dil bilgisine göre kelimeler isim, fiil ve harf olmak üzere üçe; isimler ise, Nekre bilinmeyen ve Marife bilinen olmak üzere ikiye isimler, ism-i zat; genel olarak canlı veya cansız bir varlığın ismi, ism-i sıfat; bir şeyi niteleyen isim olmak üzere ikiye isimler ise, özel isimler, ismin yerini tutan zamirler, işaret isimleri, ism-i mevsuller, hitap başına Ya, Ey gibi kelimeler getirilerek belirlilik kazanan isimleri, başına belirlilik takısı Elif-Lam El Takısı almakla bilinirlik kazanan isimler ve bu marife isimlerle isim tamlaması yoluyla bilinirlik kazanan isimler olmak üzere yedi sınıfa Arapçada fiillerden kaynaklanan, İsm-i Fail, İsm-i Meful, İsm-i Zaman-Mekan, İsm-i Alet, İsm-i Tasgir, İsm-i Mensup, Mübalağalı İsm-i Fail, İsm-i Tafdil adı altında isim sayılan kelimeler de bulunmaktadır. Bunlardan sadece İsm-i Fail, Mübalağalı İsm-i Fail ve İsm-i Tafdiller Allah’ın fiili isimleri olabilirler, İsm-i Meful edilgen kalıp olması nedeniyle, diğerleri ise çeşitli sebeplerle Allah’ın fiili isimleri bu çalışmamızda, konuyu Zat-ı Akdesin “Allah” ismine ve diğer isimlerine getireceğimiz için marife isimlerden özel isim üzerinde isimler, zatlara, eşyaya ve manaya rastgele mi veriliyor, yoksa bir manaya mı istinat ve/veya delalet ediyor? Evet, mahlukat için verilen özel isimler bile rastgele ve manasız değil, tam tersine manası olan, bilhassa İslam toplumlarında insanlar için, manası mukaddes, hatta Allah’ın isimlerinden olan kelimeler, özel isim olarak verilmeye özen özel isimlerinin, yoktan yaratılmaları nedeniyle, zatlarının doğumlarıyla birlikte verilmek zorunluluğu varken Allah’ımız için böyle bir zorunluluğun olması mümkün değildir. Zira O’nun isimleri, ezeli ve ebedi olan Zat-ı Akdesinden ayrılması mümkün olmayan, Zat-ı Akdes gibi, ezeli ve ebedi olan Allah, hem zatı hem de isimleriyle ezeli ve ebedi olduğu ve kainatı da, zatını değil ama şe’n, sıfat ve isimleri/fiilleri gibi hususiyetlerini ibraz etmek için yaratması nedeniyle, mahlukat aleminde söz konusu hususiyetlerin gölgeleri mahiyetinde de olsa zatlar, eşya, manalar ve fiiller yaratılmıştır. İşte insanlar da, Zat-ı Uluhiyetin hususiyetlerinden mülhem bu manaları ifade eden kelimeleri belki de Hz. Adem bildirilen, öğretilen isimleri, bu mahluk zatlara, eşya, manalar ve fiillere alem olarak kullanıp mahlukatı varlıkları tanımlayan, onlara alem sembol olan kelimeler olduğuna göre, varlığı ezeli ve ebedi olan Zat-ı Uluhiyetin de elbette bir ismi, hatta Kur’an’ında bizzat Allah’ın da tanımlamasıyla Esma’ül-Hüsnası en güzel isimleri bir varlığın birden fazla ismi olur mu, olursa, bu isimlerden hangisi, o varlığın alem ismi olacak, sadece biri mi yoksa, aynı anda birçok isim birden mi?Mesela Allah’ın en güzel isimleri diyoruz, birden fazla isimden bahsediyoruz, Allah ismi, yeterli değil mi, Allah’ın niçin doksan dokuz, hatta bin bir ismi var?Evet, mutlak ve muhit olan külli hakikatleri, anlamak ve izah etmek için tahlil çözümleme etmek zarureti vardır, ta ki, kısmi mana parçalarını tek tek anladıktan sonra, bunları tevhid ederek hakikatin künhüne vakıf olmak mümkün olsun. “Sual Niçin Cenâb-ı Hakkın sıfât ve esmâsının marifeti enaniyete bağlıdır? Cevap “Çünkü mutlak ve muhit bir şeyin hududu ve nihayeti olmadığı için, ona bir şekil verilmez ve üstünde bir suret ve taayyün vermek için hükmedilmez, mahiyeti ne olduğu anlaşılmaz.” 1Cenab-ı Hakkın sıfat ve isimlerinin gerçeklikleri insan enaniyetinin varlığına ve sınırlılığına bağlı olduğu gibi, Zat-ı Akdesin külli sıfat ve isimleri/fiillerinin mahiyetinin izahı da, tek bir isimle, mesela sembol ismi olan mübarek “Allah” isminin izahıyla yapılamaz. Bu nedenle, O’nun farklı farklı özellikleri, farklı farklı isimlendirmelerle ancak izah edilebilir ve anlaşılabilir.“İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Bütün Esma-i Hüsnanın ifade ettiği manalar ile bütün sıfat-ı kemaliyeye Lafza-i Celal olan “Allah” bil’iltizam delalet eder. Sâir ism-i haslar yalnız müsemmâlarına delâlet eder. Sıfatlara delâletleri yoktur. Çünkü sıfatlar, müsemmâlarına cüz’ olmadığı gibi aralarında lüzum-u beyyin de yoktur. Bu itibarla ne tazammunen ve ne iltizamen sıfatlara delâletleri yoktur. Amma Lâfza-i Celâl bil’mutâbakat Zât-ı Akdese delalet eder. Zât-ı Akdes ile sıfât-ı kemaliyye arasında lüzum-u beyyin olduğundan, sıfatlara da bil’iltizam delâlet eder. Ve keza, Ulûhiyet unvanı sıfât-ı kemaliyeyi istilzam etmesi, ism-i has olan “Allah”ın da o sıfatı istilzam ettiğini istilzam ediyor.” 2“Sair ism-i haslar” ifadesini, Allah’ın diğer isimleri olarak anlamamız doğru olmaz. Bu takdirde, bir sonraki cümlede geçen, “Sıfatlara delaletleri yoktur.” ifadesini nasıl yorumlayacağız? Çünkü, Cenab-ı Hakk’ın diğer isimlerinin sıfatlara delaletleri bir sonraki cümlede, İlâhî sıfatlarla Allah’ın zatı arasında “lüzum-u beyyin” olduğu açıkça belirtilmiştir. Yani, Allah bu sıfatlarla birlikte düşünülür; bunlara inanmak Allah inancının İ’caz’daki şu ifadeler konuya açıklık getiriyor”Allah’ Lafza-i Celali, bütün sıfât-ı kemaliyeyi tazammun eden bir sadeftir. Çünkü Lafza-i Celal, Zât-ı Akdes’e delalet eder; Zât-ı Akdes de, bütün sıfât-ı kemaliyeyi istilzam eder; öyle ise, o lafza-i mukaddese, delalet-i iltizamiye ile bütün sıfât-ı kemaliyeye delalet Başka ism-i haslarda bu delalet yoktur. Çünkü başka zâtlarda sıfât-ı kemaliyeyi istilzam etmek yoktur.” 3İhtar’da geçen başka zâtlarda’ ifadesi, sair ism-i haslar’ın, başka varlıklara verilen özel isimler olduğunu açıkça ortaya insana verilen isim, onun istidadını, kabiliyetini, bilgisini, hünerini ve ahlâk dünyasını aksettirmeyebilir. Zaten o isimden böyle bir şey de beklenmez; kişiye delalet etmesi, onu başkalarından ayırması yeterlidir. Bir insanın ismi, meselâ, Kadir ise, onun güçlü ve kuvvetli olması gerekmez. Bu sıfatlar, ondaki Kadir isminin cüz’ü, yahut bir gereği değildir. Aralarında sebep- sonuç ilişkisi aramak da doğru olmaz. Ama, Allah ismi böyle değildir. Allah dendi mi, “bütün İlâhî isimlere ve bütün kemâl sıfatlara sahip olan, varlığı vacip yegane Zat” gibi, “Allah” Lafza-i Celali, Zat-ı Akdesin bir unvanı ve cami bir ismidir. Yani Allah’ın zatına bir unvan, ayrıca zatından kaynaklanan bütün şe’n, sıfat ve diğer isimlerine/fiillerine kaynaklık eden bir isimdir. Bütün mükemmel şe’n, sıfat ve isimlerin kaynağı ve membaı Allah’ın Zat-ı Akdesi olmasından dolayı, Allah’ın zatını temsil sembolize eden “Allah” lafzı da, dolaylı olarak bütün mükemmel şe’n, sıfat ve isimlere de işaret ve delalet ediyor Allah’ın diğer isimleri de O’nun kemali şe’n, sıfat ve fiili isimlerine delalet etmesi hasebiyle, yani, bu mana ve mefhumlar isimler O’na nispet edildiğinde, onlar da Allah’ın diğer has isimleri sayılırlar, ancak, bu isimler, Allah ismi nispetinde kapsayıcı olmamaları nedeniyle Allah isminin yerini Kur’an’daki diğer bütün Esma-i Hüsna “Allah” ismine nispet edilmiştir. Bu da Allah isminin, bütün güzel isim ve sıfatlara sahip olan Zat-ı Vacibu’l-Vücudun özel ismi olduğunu göstermektedir. Nitekim A’raf Suresinin 180’inci ayetinde; “En Güzel İsimler Allah’ındır, öyleyse onlarla O’na dua edin!” Şafii gibi bazı büyük alimlere göre, “Allah” ismi müştak/türetilmiş olmayıp, yalnız Zat-ı Akdes için kullanılmış “Mürtecel” bir alemdir. Yani daha önce hiç bir varlık için kullanılmamış, başka bir kelimeden türetilmemiş, doğrudan Vacibu’l-Vücud’un özel ismi olarak alimlere göre ise, “Allah” kelimesi Türkçede “Tanrı” denilen, Arapça “İlâhün” kelimesinden, bu kelime de “E-Le-He” veya “E-Li-He” fiil kökünden gelmiş olup, bu fiil de, lugatta; “kulluk etmek, tutkun ve düşkün olmak, şaşırıp kalmak, ısınmak, yönelmek ve alışmak ülfet” gibi manalara gelir. Rağıb’el Isfahani, “Allah İsm-i Celâlinin aslı ilâhtır. Başındaki hemze hazf edilip, önüne elif lâm getirilerek “El-Laaahü”, yani “Ellaaahü” olarak, şanı yüce Rabbimizin “Allah” ismi olmuştur. Bununla beraber ilah kelimesini insanlar, ibadet ettikleri her şeyin ismi yapmışlardır. Güneşe ilâhe müennes adını vermişlerdir. Çünkü onu güneşi mabud edinmişlerdi.”4 açıklamadan yola çıkarak şunu söyleyebiliriz; aslında insanlar, Peygamberlerin getirdikleri hidayet yolunu kaybedip sapıklığa düşmeleri üzerine, güç vehmettikleri çeşitli diğer mahluk varlıkları ilah saymışlar, sonra gelen Peygamberlerin hak ilah olan Allah’ı tanıtmalarıyla da, Allah’ı, diğer batıl ilahlardan ayırmak için O’nu “El-İlah” olarak yad etmişlerdir. Günümüzde bazılarının ısrarla, Allah yerine Tanrı=İlah demelerinin sırrı da sanırım bu nedenledir. Çünkü Allah deyince gerçek ilah olan Allah bütün kemali şe’n, sıfat ve isimleriyle anlaşılırken, Tanrı demek suretiyle dinden dine, kişiden kişiye değişen herhangi bir ilah denilmek gibi, “İlah” kelimesi, uluhiyeti sembolize eden bir kelimedir. Dolayısıyla, “İlah” kelimesinin, ilahlığın bütün şe’n, sıfat ve isimlerini/fiillerini iktiza eden “Allah” kelimesine denk düşecek bir kelime olduğu gayet açıktır. Ancak bu ilah insanların dilinde dolaşan rast gele bir ilah değil, bilinen belli bir ilah manasında ve “El-İlah” marife kelimesiyle tanımlanan bir ilahtır. Bu durum da, bu isim ile Zat-ı Akdes arasında güçlü bir münasebetin olduğunu, O’nun bilinmez zatı ile bütün şe’n, sıfat ve isimlerine/fiillerine delalet ettiğini gibi, Rabbimizin Allah ismi bile, insanların mahlukat içinde gördükleri ve “İlah” kelimesiyle sembolize edilen “kulluk etmek, tutkun ve düşkün olmak, şaşırıp kalmak, ısınmak, yönelmek ve alışmak ülfet gibi bir mana ve mefhumdan, başına El Takısı getirilerek üretilmiştir. Bunun böyle olması da gayet normal, çünkü insanlar, zahiri gözleriyle görmedikleri bir ilahı, ancak zahiri gözle gördükleri ve ülfetleri olan ve yine gerçek ilahları olan Allah’ın şe’n, sıfat ve isimlerinin/fiillerinin yansımasıyla meydana gelen mana ve mefhumları kullanarak anlamaya çalışmaktadırlar. Keza zahiri gözle gördükleri diğer mana ve mefhumlardan da Allah’ın diğer isimlerini keşfetmektedirler. Bu mana ve mefhumları da belirli seslerle kelimelerle sembolize edip, bu seslerin kelimelerin önüne El Takısı getirmek suretiyle Er-Rahman, Er-Rahim vb. şekilde alıntı da bu manayı te’yid etmektedir, şöyle ki;“Sual Mebde’ ve me’haz itibariyle rikkatü’l-kalp manasını ifade eden bu iki sıfatınRahman ve Rahim Cenab-ı Hakk hakkında kullanılması caiz değildir. Eğer mana-yı hakikîlerinin lâzımı ve neticesi olan in’am ve ihsan kastedilirse, mecazda ne hikmet vardır?Cevap Bu iki sıfat, “yed” gibi mana-yı hakikîleriyle, Cenab-ı Hak hakkında kullanılması muhal olan müteşabihattandır. Müteşabihatta, mana-yı mecazînin mana-yı hakikînin lafzıyla, üslûbuyla gösterilmesindeki hikmet, insanların me’luf ve malûmları olmayan manaları ve hakikatları zihinlerine yakınlaştırıp kabul ettirmekten ibarettir. Meselâ “yed”in mana-yı mecazîsi insanlara me’nus olmadığından, mana-yı hakikînin şekliyle, lafzıyla gösterilmesi zarureti vardır.” 5Burada da ifade edildiği gibi, Rahman ve Rahim isimlerinin Allah’a mahsus olmadığını, olsa olsa, Allah hakkında mecazi manada kullanılabileceği açıkça belirtilmektedir. Zaten bu nedenledir ki, bu iki kelimenin Zat-ı Akdese unvan olması, yani ilahi isim haline gelmesi için başlarına el takısı getirilmiştir. Er-Rahman ve Er-Rahim şeklinde. Aslında, daha önce belirttiğimiz gibi, “Allah” İsm-i Şerifi için de “İlah” kelimesinin başına el takısı getirilerek “El-İlah” şeklinde kullanılması da bu anlamda bir zorunluluktur. Çünkü, insanlar mahlukattan bir kısım varlıklara da ilah demişlerdir. Bu nedenle insanların uydurduğu diğer mecazi sahte ilahlardan ayırmak için “Hak İlah” olan Allah’ı isimlendirmek üzere “İlah” kelimesinin başına el takısı getirilerek “Allah” ismi kullanılmaya başlanmıştır.“…Evet Zat-ı Akdes’in alem-i zatisi Zatını sembolize eden ismi ve en azami ismi olan Lafzullah’tan sonra en azam ismi olan Rahman rızka bakar ve rızıktaki şükür ile ona yetişilir. Hem Rahman’ın en zahir manası Rezzak’tır.” 6Evet, yukarıdan beri izah ettiğimiz gibi, “Allah” ismi Zat-ı Akdesin bir tek has alem=sembolik ismi olup, Er-Rahman ismi de dahil diğer bütün isimleri bu has ismin, daha doğrusu bu has ismin müsemması olan Zat-ı Akdesin bir veya birkaç özelliklerine delalet eden şe’ni, sıfati ve fiili İsimlerinin KaynaklarıRisale-i Nur’dan öğrendiğimize göre, Zat-ı Akdesden eserlere kadar, Zat, Şe’n Şan, Sıfat, İsim, Fiil ve eserler olmak üzere perdeler Zat-ı Akdesi, idrak edilemeyecek kadar yücedir. Zira akıl ve idrak O’nun insana bir hediyesidir ve mahlûk olan bu sermaye ile Allah’ın şuunatı, varlığı, birliği ve diğer sıfatları ile isim ve fiilleri bilinebilir, ama Zâtının hakikati idrak edilemez. Allah’ın Zat-ı Akdesinin mahiyetinin insan idrakiyle kavranması mümkün olmayıp, zatını değil, sadece ve sadece Zatının “Varlığını” ve “Hususiyetlerini”, mahlukatının incelenmesi yoluyla, yani eserleri aracılığı ile lügatte “iş, tavır, hal, kabiliyet, istidat, şan, bir şeyin hususiyetinin fiili tezahürü/dışa vurumu/neticesi/eseri” gibi anlamalar verilmektedir. Buna göre, Allah’ın şe’ni denildiği zaman, ezeli ve ebedi Zat-ı Akdesin zatına mahsus ve yine zatı gibi ezeli ve ebedi, yani sonradan kazanılmayan, yani zati olan, yani O’ndan beklenen halleri, şanları anlaşılacaktır. Hani münacatlarımızda “Ya Rabbi! Bu senin şanındandır!” deriz ya, işte bu gibi O’nun Zatına yakışan burada herhangi bir şe’n ismi vermek yerine, genel tarifler yapmakla yetineceğiz. Şe’n, çoğulu şuun/şuunat, Zat-ı Akdesin birden fazla sıfatını içine alan ve Uluhiyetin olmazsa olmazı mesabesindeki sıfatlar üstü birtakım özellikleridir mukaddes sıfatları da kemâliyle idrak edilemez; ama o sıfatların varlıkları ve sonsuz oldukları bilinebilir. Allah’ın bu sıfatları, zati ve subuti olmak üzere ikiye ayrılır. ZatiAyni sıfatları, mahlukatta asla benzeri olmayan sıfatlardır ki, bu sıfatlar sadece Allah’a gibi, Allah’ın ZatiAyni sıfatları; Vücut varlığı vacip olan, Kıdem ezeliyeti, Beka ebediyeti, Muhalefetün Li’l-Havadis mahlukata benzememesi, Kıyam Bi-Nefsihi başka bir sebebe ihtiyaç duymadan var olması ve Vahdaniyet birliği olmak üzere altı adettir.“…Cenab-ı Hakkın ZatiAyni isimleri olduğu gibi, fiiligayri isimleri de vardır. Bu fiili isimlerin, Gaffar ve Rezzak, Muhyi ve Mümit gibi pek çok nevileri vardır.” 3 Buradaki zatiayni isimler, Allah’ın zatına mahsus, mahlukatında olmayan özelliklerine dayalı, yani ZatiAyni sıfatlarından kaynaklanan Subuti sıfatları ise; Hayat, İlim, İrade, Kudret, Sem’ işitme, Basar görme, Kelam ve Tekvin yaratarak var etme’ Subuti sıfatları, Zati sıfatları gibi diğer bütün varlıklardan tamamen ayrı ve şehadet alemindeki varlıkların tamamen ötesinde değildir. Mahlukata yansıyan bu sıfatlar, mahiyeti ve hakikatı itibariyle çok farklı ve zayıf olmakla beraber, mahlukatta, bilhassa insanlarda da Hakkın mahlukatta da gölgeleri görülebilen sıfatları olan Subuti sıfatlarından kaynaklanan isimlerine, yukarıdaki alıntıda görüldüğü gibi, fiili isimler denilmektedir. Bunlar, Cenab-ı Hakkın Gaffar ve Rezzak, Muhyi ve Mümit gibi fiili sıfat-ı ilahiyeye; Allah’ın birçok isim ve dolayısıyla fiiline kaynaklık eden isimler üstü özellikleridir perde olarak Allah’ın isim ve fiillerini ele alalım, çünkü bu iki perde ayrı ayrı değerlendirilebilirse de gerçekte, madalyonun iki yüzü gibidir. Allah’ın isimlerinin en zengin ve en geniş kaynağı, Allah’ın fiilleridir. Allah’ın fiillerinden kaynaklanan bu isimler, bu fiillerin failini ifade eden kelimeler olup, Arapçadaki İsm-i Fail, Mübalağalı İsm-i Fail ve İsm-i Tafdil sigasında olan, yani Allah’ın fiillerinden türeyen ve işi yapanı, yani Allah’ı gösteren bu açıklamalara göre, Allah’ın isimleri, eserden, fiilden, sıfattan ve şe’nden, Zata kadar aşamaları olan ve en alt isim kaynağı olan fiilden, en üst kaynak olan şe’ne kadar derecesi artan, yani mahlukattaki tezahürünün büyüklüğüne göre İsm-i Azamlarda, ve hatta İsm-i Azamda Zat-ı Uluhiyeti temsil eden Allah isminde nihayet bulan bir hal arz olarak Allah’ın zatına delalet eden en has alem=sembolik ismi olan “Allah” isminden başka olan bütün isimleri, ya bir şe’nine, ya bir sıfatına, ya da bir fiiline dayanmaktadır. Yani Esma-ül-Hüsna denilen en güzel isimlerin kaynağı, yine Allah’ın şe’n, sıfat ve Akdesin Allah, Er-Rahman ve Er-Rahim İsimleriBilindiği gibi Besmele cümlesinde, Allah ismiyle birlikte, Allah ismine sıfat olarak Allah’ın diğer iki ismi olan Rahman ve Rahim isimleri de yer almaktadır. Biz burada bu iki ismin Allah ismiyle münasebetini ve niçin bu üç ismin Besmelede yer aldığını anlamaya çalışacağız.“Allah’ Lafza-i Celali, bütün sıfât-ı kemaliyeyi tazammun eden bir sadeftir. Çünki Lafza-i Celal, Zât-ı Akdes’e delalet eder; Zât-ı Akdes de, bütün sıfât-ı kemaliyeyi istilzam eder; öyle ise, o lafza-i mukaddese, delalet-i iltizamiye ile bütün sıfât-ı kemaliyeye delalet eder.” 3Burada, Allah isminin/lafzının izafe edildiği Celal hakikatine bir açıklama getirmemiz olarak Celal; sonsuz derecede büyüklük, azamet, hiddetlilik, hışım manalarına gelir. İlm-i Kelam’da ise Celal; Cenab-ı Hakk’ın kahrının ve azametinin tecellisidir. Celal; Cenâb-ı Hakk’ın isim ve sıfatlarının cüzlerde ve fertlerde değil, nev’deki ve küllerdeki tecellisine denir. Cenab-ı Hakk, birliğine ve vahdaniyetine delil olacak çok şeyler yarattığından veya ihatadan ali, yani kuşatılmaktan yüksek ve celil olduğu veya hislerle idrak edilmekten celil ve münezzeh olduğundan, bu manayı ifade eden “Allah” ismine Lafza-i Celâl Zat, Şe’n, Sıfat ve İsimler noktasından nihayetsiz azamet ve haşmet sahibi olduğu için, hiçbir mahluk Allah’ın bu azamet ve haşmetini kuşatarak idrak edemez, işte bu idrak edememek manası; Celal sıfatı ile tabir Lafza-i Celâl olan Allah’ ismi, Allah’ın Zat-Akdesine alem olduğu gibi, hem bütün İlahi Şe’nleri, hem bütün İlâhî Sıfatları, hem de bütün Esma-i Hüsnayı içine alır. Allah’ dendi mi, bütün bu şe’nler, sıfatlar ve isimler birlikte Er-Rahman ve Er-Rahim isimlerine! Her ikisi de, Arapça sözlükte “merhamet etmek, severek ve acıyarak korumak” anlamındaki “rahime” kökünden türeyen bu iki kelimeden Rahman kelimesi “şefkat ve merhamet eden, acıyan” demektir. Rahman kelimesi, çokluk ifade eden “fe’lân” vezninden mübalağa sigasıdır. Kelimenin kök manasında “yufka yürekli olmak, acımak, birinin üzüntüsüne ortak olmak” gibi beşerî-duygusal unsurlar bulunduğundan Allah’a nispet edildiğinde “sonsuz merhametiyle lütuf ve ihsanda bulunan” şeklinde anlam verilmiştir 7Sözlükte acımak, esirgemek, korumak, affetmek, bağışlamak, merhamet etmek gibi manaları barındıran ve Rahman gibi “rahime” kökünden türeyen Rahîm kelimesi de, çok merhamet edici anlamında sıfat-ı müşebbehe veya mübalağalı ism-i “Bu iki sıfatın Er-Rahman/Er-Rahim Lafza-i Celalden sonra zikirlerini icap eden münasebetlerden,Birisi şudur ki Lafza-i Celalden, Celal silsilesi tecelli ettiği gibi, bu iki sıfattan dahi Cemal silsilesi tecelli ediyor. Evet, her bir alemde emir ve nehiy, sevap ve azap; terğib ve terhib, tesbih ve tahmid, havf ve reca gibi pek çok füruat, celal ve cemalin tecellisiyle teselsül Cenab-ı Hakkın ismi, Zat-ı Akdesine Ayn olduğu cihetle, Lafza-i Celal, Sıfat-ı Ayniyeye işarettir. Er-Rahim de, fiili olan Sıfat-ı Gayriyeye imadır. Er-Rahman dahi, ne Ayn ne Gayr olan sıfat-ı seb’aya remizdir. Zira Rahman, “Rezzak” manasınadır. Rızık, bekaya sebeptir. Beka, tekerrür-ü vücuttan ibarettir. Vücut ise, birincisi mümeyyize, ikincisi muhassısa, üçüncüsü müessire olmak üzere, “ilim, irade, kudret” sıfatlarını istilzam eder. Beka dahi, semere-i rızık mahsulü olduğu için, “basar, sem’, kelam” sıfatlarını iktiza eder ki, merzuk, istediği zaman ihtiyacını görsün, istediği zaman işitsin, aralarında vasıta bulunduğu takdirde o vasıta ile konuşsun. Bu altı sıfat, şüphesiz, birinci sıfatı olan “hayat”ı istilzam ederler.” 8Yukarıdaki alıntıdan anlaşıldığı gibi, Cenab-ı Hakkın biri Lafza-i Celali olan Allah isminden teselsül eden, yani Zati Ayni sıfatlarından kaynaklanan Celali, diğeri Rahman isminden teselsül eden, yani ne Ayn ne Gayri olan subuti sıfatlarından kaynaklanan ile Rahim isminden teselsül eden, yani Gayri Fiili olan Cemali olmak üzere iki tür ismi aşağıdaki alıntıya göre Allah’ın Celali ve Cemali durumu yanında, bir de Kemali olmak üzere üç durumundan bahsedilmektedir.“Namazın mânâsı, Cenâb-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür. Yani, Celâline karşı, kavlen ve fiilen “Sübhanallah” deyip takdîs etmek; hem, Kemâline karşı lâfzen ve amelen “Allahüekber” deyip tâzim etmek; hem, Cemâline karşı kalben ve lisânen ve bedenen “Elhamdülillah” deyip şükretmektir.” 9Buradaki Cenab-ı Hakkın Celali durumundan başka olan iki durumunun olması, bizi, Allah’ın Cemali durumunun iki ayrı konuma ayrıldığı kanaatine götürmektedir. Şöyle ki, Allah’ın Cemalini temsil eden Rahmeti; Rahman ismiyle temsil edilen maddi güzellikleri ve nimetleri, Rahim ismiyle temsil edilen manevi güzellikleri ve nimetleri içermektedir.“…Evet Zat-ı Akdes’in alem-i zatisi Zatını sembolize eden ismi ve en azami ismi olan Lafzullah’tan sonra en azam ismi olan Rahman rızka bakar ve rızıktaki şükür ile ona yetişilir. Hem Rahman’ın en zahir manası Rezzak’tır.” 6Yukarıdaki alıntıda da görüldüğü üzere, Rahman ismi, rızkın maddi cihetine, Rahmetin maddi güzelliklerine Rahim ismiyle ilgili bölümüyle ilgili ise şunları söyleyebiliriz. Önce aşağıdaki Nasr Suresinin mealini bir okuyalım.“Allah’ın yardımı gelip fetih gerçekleştiğinde ve insanların akın akın Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamdederek şanının yüceliğini dile getir ve O’ndan af dile; şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir.”Evet, Nasr Suresinde Peygamberimizin hayatının en rahat dönemi olan fetihler gerçekleştiğinde, O, söz konusu maddi nimetlere hamd ve şükürle birlikte Peygamberliğin ismet sıfatı gereği günahı olmadığı halde istiğfara davet edilmektedir ki bu da, kulluğun yüce bir mertebesi olan tevbenin ve tevbenin kabulü manasında Allah’ın mağfiretinin ne kadar mühim olduğunu Risale-i Nur’dan aşağıdaki alıntıyı okuyalım.“…Cenâb-ı Hakkın Gafûr, Rahîm gibi iki ismi, tecellî-i âzamla ehl-i imana teveccüh ediyor. Ve Kur’ân-ı Hakîmde peygamberlere en mühim ihsanı mağfiret olduğunu gösteriyor ve onları istiğfar etmeye davet ediyor. …” 10Burada da görüldüğü gibi, Rahim ismi, Cenab-ı Hakkın Gafur ismiyle birlikte tecelli ederek nev-i beşerin en büyük meselesi olan Cehennemden kurtulmanın yolunu mağfiretle açıyor.“Sual Rahmân büyük nimetlere, Rahîm küçük nimetlere delâlet ettikleri cihetle Rahîm’in, Rahmân’dan sonra zikri, yukarıdan aşağıya inmek mânâsına olan “san’atü’t-tedellî” kaidesine dahildir. Bu ise, belâgatça makbul Evet, kaşlar göze, gem ata mütemmim oldukları ve onların noksanlarını ikmal ettikleri gibi, küçük nîmetler de büyük nimetlere mütemmimdirler. Bu itibarla, mütemmim olan, haddizatında küçük de olsa, faideyi ikmal ettiğinden, büyükten daha büyük olması icap keza, büyükten beklenilen menfaat küçüğe mütevakkıf ise, o küçük, büyük sırasına geçer; o büyük dahi küçük hükmünde kalır; kilit ile anahtar, lisan ile ruh keza, bu makam, nimetlerin tâdâdı veya nimetlerle imtinan makamı değildir. Ancak, insanları, gizli ve küçük nimetlere tenbih ve ikaz etmek makamıdır. Evvelki makamlardaki “tedellî” şu tenbih makamında “terakki” sayılır. Çünkü, gizli ve küçük nimetleri insanlara göstermek ve insanları onların vücuduna ikaz etmek, daha lâyık ve daha lâzımdır. Bu itibarla, şu meselemizde tedellî değil, terakki vardır.” 8Evet bu alıntıda da görüldüğü üzere, Rahim isminden gelen manevi güzellikler ve nimetler, Rahman isminden gelen maddi güzellikler ve nimetlere göre küçük ve/veya az olduğu kabul edilmekte ve ancak aslında bu azlığın veya küçüklüğün zahiri olduğu açkıca belirtilmektedir. Yine buradan anlaşılıyor ki, Rahman isminden gelen nimetlerin gerek sayısal olarak ve gerekse cazibedarlık cihetiyle daha fazla ve parlak olduğu kabul edilmekle beraber, Rahim isminden gelen başta “bağışlanmak” olmak üzere bu isimden kaynaklanan manevi güzellikler olan Kemalat nimetlerinin, bütün maddi nimetler olan Cemalat nimetlerine bedel olduğu “Elhamdü Lillahi Rabbi’l Alemin” ayetinin meali olan “Hamd, alemlerin Terbiye Edicisi’ olan Allah’a mahsustur.” ifadesindeki Allah’ın Terbiye Edici’ sıfatından sonra, bir sonraki ayetteki “Er’Rahmani-r’Rahim” sıfatlarının nazmını dizilişini icap eden şöyle bir münasebet vardır ki; biri menfaatleri celp, diğeri mazarratları defetmek üzere, terbiyenin iki esası vardır. Rezzak manasına olan Er-Rahman birinci esasa, Gaffar manasını ifade eden Er-Rahim de ikinci esasa işaretleri için birbiriyle bağlanmıştır.” 11Öte yandan, Risale-i Nur’dan Mektubat isimli eserin 8. Mektubunda; Hazret-i Yakup aleyhisselâmın Yusuf aleyhisselâma karşı şedit ve parlak hissiyatının muhabbet ve aşk olmayıp, ism-i Rahîm’in vusûlüne vesile olan yüksek bir derece-i şefkat olduğu, Züleyha’nın Yusuf aleyhisselâma karşı olan muhabbetinin ise, İsm-i Vedûda vesile-i vusûl olan aşk olduğu açıklandığı gibi, Züleyha, Hz. Yusuf maddi güzelliğine, Hz. Yakup ise onun manevi, ahlaki güzelliğine talip idi, dolayısıyla birincisi nefis hesabına olan aşk idi, ikincisi Allah namına olan şefkat idi. Demek maddi güzelliğin sevilmesi İsm-i Vedudun sırrına mazhar ederken, manevi, ahlaki güzelliği sevmek ise İsm-Rahimin sırrına mazhar şu sonucu çıkarabiliriz sanırım, Cenab-ı Hakkın Allah isminden gelen Celalinden dolayı, O’nu hakkıyla tanımlayamayacağımızdan, yani şaşkınlığımızdan dolayı, elimizden gelenin sadece O’nun noksan şe’n, sıfat ve isimlerden münezzeh olduğunu ifade etmek manasında “Sübhanallah” diyerek gadabından haşyet korkuyla karışık saygı duymak, Celalinden gelen kahrıyla birlikte bize yansıyan maddi nimetler ve güzellikleri nedeniyle, yani Rahman isminden gelen Cemalinden dolayı O’ndan razı olmak manasında “Elhamdülillah” diyerek sabır içinde şükür etmek ve Celalinin Cemalinden ve Cemalinin Celalinden dolayı O’nu yeterince yüceltememek kaygısıyla, O’nun affıyla ebedi şekavetten kurtulmamızı dilemek manasında, yani bağışlayıcılık sıfatı olan Rahim isminden gelen Kemalinden dolayı “Allahüekber” diyerek O’nu ululamamız namaz tesbihatında, otuz üç defa “Sübhanallah”, Cenab-ı Allah’ın Celali isimlerini, otuz üç defa “Elhamdülillah”, Cemali isimlerini, otuz üç defa “Ellahüekber” ise, Kemali isimlerini tesbih etmektir. Ayrıca buradan, söz konusu her bir tesbihin de otuz üçer defa zikrolunmasıyla doksan dokuz Esma-i Hüsnaya tekabül ettiğini ve Allah’ın bu üç hususiyetinin de tesbihat anlamında aynı değerde bulunduğunu anlıyoruz.“…Cenab-ı Hakkın ZatiAyni isimleri olduğu gibi, fiiligayri isimleri de vardır. Bu fiili isimlerin, Gaffar ve Rezzak, Muhyi ve Mümit gibi pek çok nevileri vardır.” 3Bilindiği gibi, Gaffar ismi, çok çok bağışlayıcı anlamında, bize Rahim ismini hatırlatmakta, Rezzak ismi de, çok çok rızık veren anlamında, bize Rahman ismini hatırlatmaktadır. Çünkü Rezzak Rahman manasındadır. O halde, hem Rahman ismi, hem de Rahim ismi esas itibariyle Fiili Gayri isimlerdir. Buradaki ZatiAyni isimler, Allah’ın zatına mahsus, mahlukatında olmayan özelliklerine dayalı, yani ZatiAyni sıfatlarından kaynaklanan isimleridir. Subuti sıfatlarından kaynaklanan isimleri ise hem kendi Zat-ı Akdesinde bulunan ve hem de mahlukata tesir eden, yani mahlukatı yaratan, affeden, yaşatan, öldüren, yani onlar üzerinde fiiliyatta bulunan fiili yandan, Kur’an’ın bir suresinin ismi Er-Rahman’dır. Bu surenin tamamen Rahman isminin tanımlanmasına dünya ve ahiretin maddi düzenine/dengesine ve bu iki alemdeki maddi nimetlerin sayılmasına ayrılması dikkat çekicidir. Ancak Er-Rahman suresinde azap ve cehennem tasvirleri içeren ayetler de vardır. Peki, Rahman suresindeki azap ve cehennem ayetleri nasıl nimet olur. Örneğin Üstünüze bir ateş yalımı ve erimiş bakır gönderilir de kaçamazsınız.’ [35. Ayet] Suçlular, yüzlerindeki alametten tanınırlar da perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.’ [41. Ayet] Cehennemle içecekleri kaynar suyun arasında dolanıp dururlar.’ [44. Ayet] İlk bakışta bu ayetlerin ilahi rahmetle uyuşmadığı şüphesi doğabilir ve onları ilahi nimetlerden saymak şaşırtıcı gelebilir, ama onlara derinlemesine bakmak gerekir. Allah Teâlâ cehennem ve azaplarını hatırlatarak insanları uyarmaktadır. Bu azapları zikretmek insanların doğru yolda kalmasını sağlar. Böyle bir azap ve cehennem işin içinde olmasaydı büyük sapıklığa düşerlerdi. Onları günahlardan sakındırmanın bir yolu da cehennemdir. Buna göre azapları da bu açıdan nimetlerden alimleri tarafından, Rahman ve Rahimin ilâhî isimler olarak anlam farkları üzerinde durulmuştur. Yaygın kanaate göre Rahman dünya hayatında herkesi, Rahîm ise âhirette sadece müminleri kapsayan ilahi rahmeti ifade eder. Nitekim Kur’an’da Allah, rahmetinin her şeyi kuşattığını beyan ettikten sonra onu son peygambere iman edip belli niteliklere sahip olan kimselere ileride ayrıca lütfedeceğini belirtmiştir. El-Arâf 7/156-157; Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “rḥm” md.Aslında her iki ismin tecellileri hem dünya hem âhiret hayatı için geçerli olup belirgin etkileri açısından bir hususiliğin atfedilebileceği söylenebilir. Şöyle ki; Allah’ın Rahman ismi, maddi nimetler bakımından dünyada adetullah kanunlarına çalışmaları derecesinde Mü’min-Kafir herkese, bilhassa kafirlere, ahirette ise iman ve amellerinin güzelliği derecesinde bilhassa Mü’minlere, Kafirlere de, küfür ve amellerinin çirkinliği derecesinde kan, irin ve Zakkum-u Cehennem olmak üzere tecelli edecek, Allah’ın Rahim ismi ise, manevi nimeti olan bağışlayan manasında, Kafirler için ne dünyada, ne de ahirette tecelli edecektir, yani hiç etmeyecektir, Mü’minlere ise, hem dünyada ve bilhassa da ahirette tecelli edecektir. Çünkü Allah’ın isim ve sıfatlarını zamanın öncesi ve sonrası açısından sınırlandırmak mümkün cehennemin kafirler için bir beka yeri olması ve cehennemdeki içecek ve yiyeceklerin küfürlerinin karşılığı olarak zakkum ağacının meyveleri onlar için bir nimet olduğu da unutulmamalı. Böylece Rahman isminin kafirler için sadece dünyada değil, ahirette de tecelli etmeye devam ettiği gibi Rahman ismi, Allah’ın rahmetinin maddi kısmını ifade eden dünyada ve ahirette yer alan maddi nimetleri içeren kısmına bütün insanları mazhar etmektedir. Rahim ismi ise, Allah’ın rahmetinin manevi kısmı olan “bağışlanma” kısmına sadece Mü’minleri mazhar Suresinin 58’inci ayetindeki “Kullarının günahlarından haberdar olma konusunda O kendi kendine yeterlidir.” ifadesinin devamında, bundan kuşku duyanlara, söz konusu ayetin devamındaki 59’uncu ayette “Gökleri, yeri ve bu ikisi arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden O’dur. Bunları yapan Rahmandır. Onu kullarının günahlarını, Gökleri, yeri ve bu ikisi arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden birine sor.” buyurulmaktadır. Görüldüğü gibi burada Rahman, yerin, göklerin ve bu ikisi arasındakileri yaratan olarak tanımlanmakta-, sonraki 60’ıncı ayetinde ise; “Onlara, “Rahmana secde edin.” denildiğinde, “Rahman da neymiş! Biz, senin istediğin şeye secde eder miyiz?” derler ve bu istek onları haktan daha da uzaklaştırır.”Bu ayetin yorumlarında, bazı İslam alimleri tarafından, Mekke müşriklerinin Allah’ın Rahman ismini bilmedikleri belirtiliyorsa da aslında onların Rahman ismini Allah’a nispetle kullandıkları bilinmektedir. Nitekim birçok Câhiliye şairinin şiirlerinde bu isme rastlanır. Taberî, I, 131-132 Ya’kbî’nin de kaydettiği bir Telbiyede yer alan, “Emrine boyun eğdik Allah’ım, boyun eğdik; sen Rahmansın!” anlamındaki ifade de bunu göstermektedir. Mustafa Çağrıcı, “İslâm’dan Önce Araplar’da Din”, DİA, III, 316-317 Bu bilgiler dikkate alındığında kendilerine, “Rahman’a secde edin.” denildiğinde müşriklerin, “Rahman da neymiş!” demelerinin gerçek sebebi, Allah’ın Rahman ismini bilmemeleri değil, İslâm karşısındaki bilinen inatçı ve isyankâr tavırları olmalıdır. Nitekim ayetin devamında onların nefret duygularına işaret edilmesi de bunu Suresinin 110’uncu âyetinde; “De ki “İster Allah diyerek, ister Rahman diyerek dua edin; hangisiyle dua ederseniz olur, çünkü bütün güzel isimler O’na mahsustur.” buyurulmakta olup, buradaki Allah’ın isimleriyle dua etme noktasında, Allah ismiyle dua edilebileceği gibi, Allah’ın Rahman ve hatta diğer isimleriyle de dua edilebileceği vurgulanmaktadır. Yoksa bu iki isim arasında nitelik itibariyle hiç fark yoktur demek İsimlerinin İnsanlara Verilmesi Mes’elesiBiz burada, Zat-ı Akdesin has ismi olan Allah ismi ile şe’n, sıfat ve fiillerinden tezahür eden diğer isimlerinin insanlara verilip verilmeyeceği üzerinde belirttiğimiz gibi, Zat-ı Akdesin has ismi olan “Allah” ismi, diğer isimlerinin ifade ettiği bütün celali, cemali ve kemali vasıfları içine alır. Diğer isimleri ise, yalnız kendi mânaları bakımından O’na delâlet ederler. Bu bakımdan Allah isminin yerini diğer hiçbir ismi tutamaz. Bu isim, Allah’tan başkasına mecazen de olsa verilemez. Bu ismin verilmesinin tek caiz olduğu hal, bu ismin başına “kul” manasındaki “abd” kelimesinin getirilmesiyle mümkün olabilir; “Abd-Allah”, “Allah’ın Kulu” tarzında!Zat-ı Akdesin şe’ni ile zati sıfatlarından kaynaklanan isimler de kemali manada olsun olmasın insanlara verilemez, zira bunların kemali manada insanlarda ve/veya herhangi bir mahlukatta tezahür etmesi mümkün olmadığından bizatihi isim olarak verilmesi mümkün bulunmamaktadır. Ancak Allah isminde olduğu gibi, kul manasındaki abd kelimesinin bu şe’n ve sıfatların başına ek olarak getirilmesi halinde mümkün ve caiz olabilecektir. Misal, Abd-el-Mevcud, Abd-el-Kadim, Abd-el-Baki, Abd-el-Kayyum, Abd-el-Vahid, Abd-el-EhadZat-ı Akdesin subuti sıfatlarıyla fiillerinden kaynaklanan isimler ise, başına kul manasındaki abd kelimesi getirilmeden, ancak yine kemali manada olmamak üzere insanlara verilebilir. Zira bunların kemali manada olmasa da, insanlarda ve/veya herhangi bir mahlukatta tezahür etmesi mümkün olduğundan, bunların insanlara isim olarak verilmesi mümkün bulunmaktadır. Ancak, bu isimlerde de, Allah’ın kemali sıfat ve fiillerini hatırlatmak ve nazara vermek üzere, bu isimlerin de başına kul manasındaki abd kelimesinin getirilmesi daha güzel olacaktır. Misal, Abd-el-Hay, Abd-el-Alim, Abd-el-Mürid, Abd-el-Kadir, Abd-el-Semi’, Abd-el-Basir, Abd-el-Kelim, Abd-el-Fatır, Abd-el-Kerim, Abd-el-Vedud Söz 1. Maksat, Ene Bahsi 2-Mesnevi-i Nuriye Şule Sayfa 371 3-İşarat’ül-İ’caz Sayfa 32 4-Râğıb el-Isfahanî, el-Müfredat fi Garibi’l Kur’ân, Kahraman Yay. Sayfa 25-26 5-İşarat’ül-İ’caz Sayfa 34-35 6-28. Mektup 5. Mes’ele Şükür Risalesi 7-Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “rḥm” md.; İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “rḥm” md.;Lisânü’l-Arab, “rḥm” md. 8-İşarat’ül-İ’caz Sayfa 33 9-9. Söz 1. Nükte 10-Lem’alar 13. Lem’a 5. İşaret 11-İşarat’ül-İ’caz Sayfa 35Benzer konuda makaleler Bütün İsimlerSadece Erkek İsimleriSadece Kız İsimleri Ceylin İsmiyle Uyumlu İsim Öner Ceylin ismiyle uyumlu veya yanına ikinci isim olarak, kız ve erkek isimleri önererek diğer kullanıcılara yardımcı olmak ister misiniz? Kullanıcıların Önerdiği Uyumlu İsimler Sistemin Önerdiği Uyumlu İsimler Meylin Eylin Aylin Arlin Belin Eflin Gülin Helin Lalin Pelin Rozalin Selin Tülin Alin Melin Solin Eslin Nalin Fulin Gülselin Talin Simalin Ayselin Felin Yelin Halin Gürselin Abidin Alpergin Alptekin Aytekin Berkin Bilgin Cantekin Çetin Dağtekin Derin Ekin Elgin Engin Ergin Erkin Erksin Etkin Evgin Fahreddin Fahrettin Fatin Feridüddin Girgin Göksenin Gültekin Güntekin Hasin Hayreddin Hayrettin Hüsameddin Hüsamettin Hüseyin İlgin İltekin İmadeddin Laçin Mecdeddin Metin Muhyiddin Nasreddin Pekin Rabsin Rekin Sadeddin Salahaddin Seçkin Semin Sezgin Siraceddin Şahin Şecaeddin Şemseddin Şerafeddin Şihabeddin Taceddin Tahsin Tekin Timuçin Vergin Yasin Yetkin Zamin Zeyneddin Zeynelabidin Emin Muhsin Börteçin Ersin Ramin Armin Arjin Erin Levin Rodin Selahattin Bahattin Bedrettin Bünyamin Alpin Celalettin Abuzettin Sabahattin Şahabettin Alaaddin Alaattin Burhanettin Cemaleddin Cemalettin Haşmettin Kemalettin Keramettin Nizamettin Sadettin Salahattin Sebahattin Şerafettin Tacettin Vahdettin Bergin Elvin İzzettin Mükremin Larin Nurettin Seyfettin Şemsettin Gökşin Mümin Ziyaettin Yağıztekin Yeltekin Veliyüddin Şemdin Samin Rasin Abdülmetin Adalettin Afşin Mersin Sebüktekin Muhittin Gülşahin Zemin Zengin Mekin Ertin Ziyattin Sinameddin Aydin Erçin Afrin Ağameddin Ağtekin Efşin Elkin Bumin Serin Göktekin Avbin Bazin Jorin Morişin Pelşin Vejin Çavşin Barcin Jenin Serçin Sadin Tanin Nadin Avşin Tigin Bejin Zin Sergin Soytekin Bersin Edrin Ekmeleddin Erktin Erlaçin Gökderin Göksemin Lacin Mehin Yeğin Uztekin Pasin Makin Rakin Vejdin Ahin Bamin Berktin Alpçetin Aytigin Boğatekin Erdin Eskin Günergin Keskin Muin Rezin Sakin Akşin Alçin Ayşin Behin Belgin Berin Berrin Burçin Delfin Devin Devrin Dilnişin Ecrin Elçin Esin Evin Ezgin Ferzin Gülbin Gülçin Güzin Havin Hevin İlkin Jasmin Kavin Ladin Lavin Narin Nazenin Nermin Nesrin Nevin Nurçin Nurşin Pervin Rengin Ruzenin Selmin Serpin Sezin Şermin Şirin Taçmin Yasemin Yasmin Zerin Zerrin Şevin Elfin Simin Gülsemin Berfin Mizgin Rojbin Karin Rojin Avaşin Arin Asmin Ervin Gülsevin Gülsezin Pirin Berçin Burşin Adin Lorin Rozerin Perin Perrin Dilvin Telvin Nikbin Gülengübin Gülzemin Nuşin Merdin Gülşevin Gülşirin Güvercin Nefin Asrin Belfin Laşin Tijin Günçin Gökçin Dilbirin Sosin Şerin Avjin Dorşin Gülnarin Gülnesrin Gulşin Jin Nujin Perjin Raperin Revin Ayçin Ayşirin Belçin Darçin Ercin Gulemin Lezin Turçin Yelkin Negin Dahevin Rojevin Esrin Özin Bengin Dilorin Dilovin Hevjin Nisajin Navjin Nevşin Nazin Pakjin Rehşin Şevgin Zarin Zerşin Zivin Sepin Sevgin Arşin Ayrin Gülesin Hazin Merin Zerçin Şervin Selvin Azerin Birsin Dülfin İbrin Rojdin Azin Arzin Ferin Farrin Erjin Atasevin Feraşin Diljin Ceylinaz Ceylan Ceyla Ceyhan Ceyhun Ceyda Ceysu Ceydahan Ceydanur Ceyran Ceydacan Ceydagül Ceydasu Ceyona Celal Celayir Celil Cem Cemal Cemil Cemre Cenap Cengiz Cengizhan Cenk Cesur Cevahir Cezmi Cebrail Cemşir Cemşit Cengaver Cesim Cevat Cevdet Cebbar Cenan Cebe Celasun Cebealp Cebesoy Cemşah Cenkay Cerkuday Cejn Cengo Cetanu Cenker Cevan Cemail Cefi Cerkutay Celile Cemile Ceren Cevher Cevza Cezlan Cennet Cevriye Cerem Cedide Cemresu Ceran Linet Lina Linda İnal İnan İnanç İnayetullah İnayet İnay İnel İnci İncilay İncinur İncigül İnciser İncifer İncifem İncila İncim İnşirah İnaka İsme uyumlu isimler alaka düzeyine göre listelenmiştir. İsimler ilk başta kız ve erkek isimleri olmak üzere listelenmiştir. Cinsiyet seçimi yaparak uyumlu isim sayısını azaltabilirsiniz. Beğeni sayıları kullanıcıların verdiği oylara göre belirlenmektedir. İsimler seçtiğiniz isme göre uyumluluk derecesine göre listelenir. Çocuğunuzun ismine uygun isim bulmak için kullanabilirsiniz. Ayrıca anne, baba ismine uygun çocuk ismi bulmak içinde kullanılabilir. Celene ay Celile Ulu, büyük, yüce. Celena ay İdlal Naz etmek, çok nazlanmak. Eflal Cennet ağacı kesinliği yoktur ve herhangi bir kaynakta yer almıyor. Gök mavisi. Celandia kırlangıç Ahlal Samimi dostlar, yâranlar. Lal Dili tutulmuş, konuşamaz hâle gelmiş, dilsiz. Parlak kırmızı renkte, billurlaşmış, saydam bir alüminyum oksidi olan değerli bir taş. Kırmızı renkli bir tür mürekkep. Delal İnsana hoş, sevimli görünen hâl, naz, işve. Hilal Gül yanaklı. ArapçaAyın ilk günlerdeki durumu, yeni ay, ayça. Ijlal Onur, saygı Gülal "Gül gibi güzel bil kızla evlen" anlamında kullanılan bir ad. Zülal 1. Hafif, saf ve tatlı Tatlı Su Zelal Arı , duru , berrak , saydam. Kürtçe Delalet, yanılgı, sapıklık. Arapça Kuran’da bir çok ayette geçer. Örnek Yusuf Suresi 8. ve 30. ayetler geçer. NOT Kuran’da Zelal isminin geçtiği ayetler Türkçe’ye çevrilirken delal diye çevrilmiştir. Ancak bu şekilde çeviri yanlıştır ve doğrusu Zelal’dir. Zelal ismi Kuran’da şöyle geçer ” ضَلاَلٍ” görüldüğü üzere Arapça bilenler bunun Zelalin diye okunduğu bilirler. Bu listede Celal ismine uygun kız isimleri listelenmektedir. İsim hakkında daha fazla bilgi almak için ismin detayına bakabilirsiniz. Celal ismi Kuran’da geçiyor mu geçmiyor mu diye inceledik. Celal ismi Kuran’da geçiyorsa hangi ayetlerde geçtiğini ve anlamlarını sıralayacağız. Celal ismi Kur’an-ı Kerim’de geçmiyorsa dini anlamı var mı yok mu Bağlantılar Celal İsmi Kuran’da Hangi Ayetlerde Geçer?Celal ismi İslam dininin kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’de geçiyor mu geçmiyor mu diye bakacağız. Ancak öncesinde Celal isminin anlamını, ayrıntılı analizini ve Celal ismi hakkında ilginç bilgileri öğrenmek isteyenler için aşağıdaki linki bkz Celal İsminin Anlamı ve AnaliziŞimdi gelelim Celal isminin Kuran’da geçip geçmediğine;Celal ismini araştırdığımızda Kuran’da geçtiğini görmüş olduk. Arapça kökenli bir isim olan Celal ismi, hangi surelerde ve ayetlerde geçiyor? Aşağıda Celal isminin Kur’an-ı Kerim’de hangi ayetlerde geçtiği ve hangi anlamlar ile kullanıldığını 27. Ayet”Bismillahirrahmanirrahim”بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيموَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ ﴿٢٧﴾Ve yebkâ vechu rabbike zûl celâli vel ikrâm. Ancak ululuk ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki 78. Ayetتَبَارَكَ اسْمُ رَبِّكَ ذِي الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ ﴿٧٨﴾Tebârakesmu rabbike zîl celâli vel ikrâmikrâmi. Azamet ve ikram sahibi Rabbinin adı bkz Kur’an-ı Kerim’de Geçen İsimler Celal isminin dini anlamının olup olmadığına yada Kuran’da geçtiği ayetlerde hangi anlamlara geldiğine bakalım;Yücelik, ululuk, azamet, isimlerinden biridir ve Kuran’da geçmektedir. Zü’l-celâli ve’l-ikrâm NOT Celal isminin güzel bir isim olması yada kötü bir isim olması, Celal isminin Kuran’da geçip geçmemesi ile alakalı değildir. Nice kötü isimler var ki Kuran’da geçer örneğin Firavun, Nemrut vb ve nice güzel isimler var ki Kuran’da geçmez örneğin Fatma, Hasan, Hüseyin vb..

celal isminin yanına yakışan isimler